Tomb Raider Definitive Edition İnceleme (PlayStation 4)

Hayal meyal de olsa Tomb Raider ile tanıştığım dönemi hatırlıyorum; çocuktum ve “Tomb Raider 2: Dagger of Xian” oyununu severdim; eğlenceliydi. Görsel anlamda aklımda kalanlar ise malikanemiz, bahçesi, bahçedeki çalılardan oluşan labirent ve kahyamız… Sonrası yok. Oyunla ilgili hatırladığım tek şey, güzel olduğu. Ardından, serinin yapımcıları olan Core Design ve Eidos ikilisi, oyunları adeta tam otomatik silahın tetiğine basmışçasına çıkarmaya başlamışlardı. Üçtü, beşti derken serinin suyu çıkmış ve bir anda ortadan kaybolmuştu. Böylece, Tomb Raider serisi için “İlk Çağ” olarak adlandırılan dönem son bulmuştu. “Lara Croft’u unuttum, unutuyorum!” derken Angelina Jolie, 2001 yılında tam bir kurtarıcı edasıyla karakterimizi beyaz perdeye taşımıştı. Hatta o kadar başarılı olmuştu ki; 2003 yılından itibaren çıkan her oyunda bize, “Şimdi bunun adı Lara Croft da, bu bildiğin Angelina be abi, dudaklara falan baksana…” dedirtmeyi başarmıştı. Filmlerin aksine, 2006 ile 2008 yılları arasında çıkan 3 oyun, yani “İkinci Çağ” olarak adlandırılan dönem de pek iç açıcı geçmemişti.

Tam o sıralarda Naughty Dog isimli yapım firması, “Uncharted” isimli bir serinin ilk oyununu piyasaya sürmüştü. “Uncharted: Drake's Fortune”, oynayanların büyük bir çoğunluğu ve büyük firmaların yaptığı pozitif geri dönüşlerle oldukça beğenilmişti. Elbette bu oyun, hikayesi ve karakterleri açısından Tomb Raider serisinden esinlenmişti. Nathan Drake’nin ise Lara Croft’tan tek farkı, erkek olmasıydı. Uncharted serisi, adına çıkan her oyunla birlikte daha da yükseliyor; o yükseldikçe Tomb Raider serisi bulunduğu bataklığa daha çok saplanıyor ve unutulmaya yüz tutuyordu. Ancak Uncharted o kadar iyiydi ki, kendi rakibinin ister-istemez küllerinden doğmasına sebep olacaktı…

Günler günleri, Mecnun Leyla’yı kovaladı ve sonunda Square Enix - Crystal Dynamics yapımcı firmaları ortaklığı ile “Tomb Raider: A Survivor is Born” oyunu 5 Mayıs 2013 tarihinde PC, PS3 ve Xbox 360 platformlarında görücüye çıktı! Oyuncular ve firmalar tarafından çok iyi inceleme puanları ve yorumları alan oyun, 1 ay gibi kısa bir sürede 3.4 milyon kopya satmayı başardı! Yapımcı firmalar bunun şerefine, PS4 ve Xbox One için oyunun “Definitive Edition”unu çıkarma kararı aldılar. 31 Ocak 2014 tarihinde, oyun bu platformlarda da çıkışını gerçekleştirdi.

Nerede bir macera, orada bir Croft!

İncelememize, her zaman olduğu gibi oyunun senaryosu ile başlamak istiyorum. Oyunumuz Lara’nın, “Nihayet imzamı atmak adına, bir macera bulmak için yola koyuldum; fakat macera beni buldu…” cümleleri ile başlar. Japonya’nın güneyinde “Ejderha Üçgeni” isimli bölgede, arkeoloji ekibimizle birlikte bir geminin ve bir fırtınanın içindeyiz. Kamaramızda yatağımıza uzanmış müzik dinliyoruz. Birden gemimiz sarsılmaya başlıyor ve yataktan düşüyoruz. Acil durum alarmı çalıyor; yavaş yavaş odamızı terk ediyoruz derken gemi, odamızın bulunduğu koridordan su alıyor ve akıntıya kapılıyoruz. Her yer karanlık, suyun içindeyiz ve yardım için bağırıyoruz; ancak hiçbir ses yok… Bilincimizi yavaş yavaş kaybediyor ve “Titanic”deki Jack gibi suya batıyoruz. Bir el… Bizi çekip suyun içinden çıkarıyor. Derin bir nefes aldıktan sonra kafamızı kaldırıyoruz; görüyoruz ki, gemimiz ortadan ikiye bölünmüş ve ekibimiz geminin diğer tarafında. Koşmaya başlıyoruz ve geminin öteki tarafına atlıyoruz, ekipten biri elini uzatıyor ve yakalıyoruz; rahatız. Desem de siz inanmayın; eğer bir Croft’sanız “rahat” ibaresi, lügatinizde yer alamaz. Tuttuğumuz o el kayıyor ve denizi boyluyoruz. Akıntı sayesinde kıyıya çıkabiliyoruz; ancak ekibimiz biraz uzakta. “Heey! Buradayım!” diye bağırmaya kalmadan ensemize bir darbe yiyip bayılıyoruz.

Oyunumuz Lara Croft’un ilk macerasını konu almakta; yeni bir serinin ilk tohumu diyebiliriz. “Tamam, girizgah falan aksiyon dolu, gizemli; peki ya sonra ne olacak?” diyorsanız hikaye tam burada başlıyor. “Bizi bayıltıp mağaraya sürükleyen kim? Oradan nasıl kurtulacağız? 22 gündür seyahat ettiğimiz gemi neden bir anda battı? Neyi araştırmak için yola çıkmıştık?” derken hedefimiz ve düşmanımız da senaryoya dahil oldukça, oyun bambaşka bir hal almaya başlıyor. Oyunun senaryo konusunda beni tatmin ettiğini söylemeliyim; gerçekten başarılı bir iş olmuş. Elinizde Lara Croft ve gizemli bir ada varsa her şey mümkün…

Oyun Mekanikleri

Birader istersen oyunun tamamını anlatsaydın(!)” şeklinde serzenişlerde bulunabilirsiniz; ancak spoiler vermeden anlatabileceklerim bu kadardı; üzgünüm. Israr etmeyin. Yavaş yavaş oyun mekaniklerine geçiş yapıyorum.

Tomb Raider Definitive Edition’da oyun motoru olarak “Crystal Engine” kullanılmakta. Bu oyun motoru, Naughty Dog’un geliştirmiş olduğu ve Uncharted serisinde de kullanılan “Naughty Dog Engine” oyun motoruna oldukça benzemekte. Oyunumuzun Uncharted serisi sayesinde küllerinden doğduğunu söylemiştim. Tomb Raider Definitive Edition -şaşırtıcı bir şekilde- oynanış bakımından bu seriye oldukça benziyor. Çünkü Uncharted’i zevkli ve özel kılan özellik, oyunun başından sonuna kadar katliam olması. Karşımıza oyun boyunca çıkan yüzlerce düşmanı çeşitli silahlar ve yollarla öldürüyoruz. Tomb Raider’in eski oyunlarında ise elbette düşmanlarla çarpışıyorduk; ancak asıl amaç bulmacaları çözmek ve ilerlemekti. Yeni oyunumuz ise bu konuda Uncharted’den biraz esinlenmiş diyebiliriz.

Oyunumuzda 4 çeşit silah kategorisi altında 4 silah bulunmakta. Evet dört. Yay, tabanca, dürbünlü ve tüfek. Biraz yetersiz gibi duruyor; değil mi? Ancak oyunumuz, silahlarla ilgili olarak “topla-geliştir” özelliğini kullanmakta. Yani bu 4 adet silahı geliştirme ve modifiye etme şansına sahibiz. Aslında oyunun geçtiği yere bakılırsa bu oldukça mantıklı. Bir adadayız ve yalnızca düşmanlarımızın elinde silah var. Elimize geçen silahları geliştirmek için indirdiğimiz her düşmanın üzerinden bazı materyaller topluyoruz ve haritamızdaki “check-point” noktalarında silahlarımızı geliştirebiliyoruz. Her bir geliştirme ile silahımız yeni bir özellik kazanıyor. Çakmak yardımı ile alevli oklar, el bombası fırlatabilen tüfekler, daha uzağı görmenizi sağlayan dürbünlüler ve daha niceleri… Elinizde silah yoksa düşmanınıza arkadan yaklaşın ve sinsice indirin; bu sayede elindeki silahı alabilirsiniz. "Check-point" noktaları demişken, bu noktalarda kıyafetinizi değiştirebilir, haritaya bakabilir ve oyunu kaydedebilirsiniz.

Silahlı çatışmalardan da zevk aldığımı söylemeliyim. Devriye gezen düşman topluluğuna yay ile saldırıda bulunduğunuzda düşmanı sessiz bir şekilde öldürdüğünüz için diğer düşmanlar, öldürdüğünüz kişiyi görene kadar alarma geçemiyorlar. Aynı zamanda her silahın geri tepme bakımından farklılık göstermesi ise çatışma bölümlerimizi daha bir orijinal kılmış. Oyundaki diğer envanterlerden de bahsetmezsem olmaz. Elinizde bir meşale mi var? Dualshock4’ünüzün ışığına dikkat edin. Sarı-kırmızı yanıp sönmeye başladığını fark edeceksiniz. Eğer oyunu gece oynarken odanızın ışıklarını kapatıyorsanız, bu gerçekten hoş oluyor. Diğer envanterlerin tadını oyunda çıkarmanız için detayına girmiyorum.

Bir de Lara’nın farklı türlerde yetenekleri var. Her bir yeteneği aktifleştirmek için tecrübe puanları kazanmalı ve kullanmalıyız. Bu yetenek sınıfları 3’e ayrılmakta.

İlki “Survivor”. Bu yetenek sınıfı Lara’ya öldürdüğü her adam, topladığı her tarihi eser, bulduğu her belge… Kısaca, bu yetenek bölümünde geliştirdiğiniz kısma göre Lara'nın yaptığı her şey için ekstra tecrübe puanı kazanıyorsunuz. İkincisi “Hunter”. Bu yetenek sınıfı Lara’ya silahlar, mühimmatlar ve çatışma sırasındaki yeteneklerini geliştirmede yardımcı oluyor. Çantanız daha çok mühimmat, silahlarınız daha çok mermi alabiliyor; daha iyi nişan alıp uzun menzilli atışlar yapabiliyorsunuz. Üçüncüsü ise “Brawler”. Bu yetenek sınıfı, Lara’nın yeni teknikler ve hileler öğrenmesine yardımcı oluyor. Yakın dövüş sırasında rakibinize kum fırlatabilir, rakibinizin yakın saldırılarından sıyrılabilir ve balta konusunda ustalaşabilirsiniz.

Sesli Komut Teknolojisi

Scotty, bizi ışınla!”, “Jervis, kahvem ne oldu?”, “Batmobile, saldırı moduna geç!”. Emir vermek hoş bir duygu. Söylüyorsunuz ve oluveriyor. İstediğiniz şey, manav da olsa büyükelçi de hemen yerine geliyor. Diğer oyunlarda var mıydı? Bilemiyorum; ancak Tomb Raider ile hayatımda ilk defa yaşadığım ve oldukça kullanışlı olduğunu düşündüğüm “Sesli Komut” teknolojisi oldukça etkileyiciydi. Mikrofonu olan bir kulaklığınızı Dualshock4’ünüze takıyorsunuz ve oyun sırasında bazı komutlar sayesinde bir tuş bile kullanmadan silah değiştirebiliyor, oyunu durdurup haritaya erişebiliyorsunuz. Sistem, ara sıra söylediklerinizi karıştırsa da bence oyunu eğlenceli ve yerine göre akışkan kılan bir özellik olmuş. Komutlar elbette İngilizce ve aksanınız biraz iyi olsa fena olmaz. Yoksa karışıklıklar meydana gelebiliyor. Bazıları şu şekilde:

1) "show map": Haritaya ulaşmanızı sağlar.

2) "pistol" ya da "gun": Tabancayı kullanmanızı sağlar.

3) "bow": Yayı kullanmanızı sağlar.

4) "rifle": Dürbünlüyü kullanmanızı sağlar.

5) "shotgun": Tüfeği kullanmanızı sağlar.

6) "pause": Oyunu durdurmanızı sağlar.

Harita Ekranındayken:

1) "documents":Bulduğunuz belgelere ulaşmanızı sağlar.

2) "relics":Bulduğunuz tarihi eserlere ulaşmanızı sağlar.

3) "gear": Meşale gibi envanterlere ulaşmanızı sağlar.

4) "skills": Karakterinizin oyun içi özelliklerine ve yeteneklerine ulaşmanızı sağlar.

Ölümcül Yamatai ve Yapay Zeka

Oyunun senaryosu, karakter analizi ve oyun mekaniklerinden sonra gelelim oyunumuzun açık dünyasına. Açık dünya dediğimde aklınıza GTA, Mafia, Far Cry gibi oyunlar gelebilir; gelmesin. Çünkü Yamatai Adası’nda görev almak için, “Hadi şuraya gideyim de şu adamla konuşayım ve yeni görevi alayım.” gibi bir durum söz konusu değil. Ne yaparsanız yapın, ana hikaye akmaya devam ediyor. Bu arada oyunu bitirene kadar açık dünyadaki diğer meseleler ile uğraşmanızı pek tavsiye etmiyorum. Bunun 2 sebebi var. İlki, hikaye hem gayet iyi yazılmış, hem de sürükleyici; zaten isteseniz de ana hikayeden zaman zaman kopamadığınızı fark edeceksiniz; kopsanız da nereye gideceksiniz ki? Yapılacak bir aktivite yok; ölüm adasından kurtulmaya çalışmanın yollarını arıyorsunuz. İkincisi ise ada tam bir parkur! Gördüğünüz her yere gidip, her oluşumun üstüne çıkabiliyorsunuz. Eğer ana hikaye için çıktığınız o dağdan inmeyi göze alabiliyorsanız önden buyurun. Benim tavsiyem, oyunu bir güzel bitirin; ardından da adayı dilediğiniz gibi gezin. Zaten bulunacak mezarlar, ganimetler… Adanın her yerinden bir şeyler çıkıyor. Eğer PS4’teki “Trophy” olayı da sizin için önemli ise zaten bunları aramaya çıkacaksınız.

Yapay zekaya gelecek olursak özetle, fena değil. Bir yeri korumakla görevli, bir grup, “patates” olarak nitelendirebileceğim asker var. Bunların hepsini öldürmemiz isteniyor; yola devam edeceğiz haliyle. Askerler ne yazık ki, belirli bir güzergah üstünde yürüyorlar. Eğer iyi bir strateji kurabilirseniz hepsini sessizce indirebilmeniz bazen mümkün olabiliyor. Fakat diğer taraftan; siper alma, ateş etme, hatta ve hatta sizi saklandığınız o delikten çıkarma konusunda da gayet iyiler. Molotoflar, bombalar havada uçuşuyor… Orada siper alıp savaşmaya devam etmeniz mümkün değil.

Aksiyon Dolu Müzikler

Bu tarz aksiyon oyunlarının olmazsa olmazı müzikler… Benim için müzikler, bir oyun adına en önemli unsurlardan biridir.  Tomb Raider Definitive Edition’da müzikler, size aksiyon yaşadığınızı hissettirir nitelikte. Kulaklarınızın dibinden geçen mermiler, üstünüze atılan bombalar ve bir siperden diğerine yapmaya mecbur olduğunuz geçişler sırasında arkada sürekli sizi tetikte tutan; hafif gerilimli, sert müzikler bulunmakta. Elbette düşmanların işini bitirip o ortamdan kurtulduğunuzda rahatlığınıza rahatlık katacak sakin ve huzur veren müzikler de cabası. Jason Graves’e, her duruma ve duyguya uygun müzikler ürettiği için teşekkür eder ve yola devam ederiz.

Tomb Raider Definitive Edition Alınmalı mı?

Her ne kadar Uncharted serisine oynanış bakımından benzese de yanlış anlaşılmasın; bir kopyalamadan çok, esinlenme mevcut oyunumuzda. Bu esinlenme ise bence yerinde olmuş ve oyunumuzu daha eğlenceli bir hale getirmiş. Aynı zamanda oyunun klasik sürümüne göre Definitive Edition ile birlikte gelen FPS düşüşlerinin ortadan tamamen kalkması, görüntü kalitesinin oldukça yükseltilmesi ve oyun adına çıkmış tüm DLC’lerin ücretsiz olarak elimize ulaşmış olması kesinlikle muhteşem. Merak uyandıran son ise cabası. Bu DLC’ler silah, kıyafet, silah geliştirmeleri, ek görevler gibi birçok içeriği kapsamakta. Lara’nın nasıl gerçek bir Croft olduğunun hikayesini öğrenmek için her şeyiyle mükemmel olan bu oyunu denemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.

İncelemenin sonuna geldik, umarım beğenmişsinizdir. Siz ne düşünüyorsunuz? Oyun başarılı mıydı? Yoksa çuvalladı mı? Yorumlarınızı bekliyorum. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Oyun İnceleme Haberleri